26 Ekim 2023

saat kursak

yerime geçtiler

karşındaki sandalye

bir barda

yanındaki koltuk

bir sinema salonunda

yastığının sol boşluğu

kasıklarının soğuğu

sesinin boğuğu

çekim alanında değilim

ben bir karadeliğim

her şeyi yutabildim

boğazımdan bir sen geçmedin

afrika dahli

savrulacağın serengetiler var ruhumda

senin kıvrımlarından güzel olmasınlar

döneceğin yere doğru seni avuturlar

bilmezsin her yolculuğun sonu avcumda

büyük konuşmuyorum kibrime kin duyma

ben bana öğretilenlerin müteredditiyim

temkinimi kinime muzaffer kıldıramadım

dedim bundan böyle kendimin kibritiyim


11.06.2022, 06:20, ankara

gökyüzü suyu hürmetine

güneşi tıraş ediyorum evinin terasında

kasıklarından

gün ışığı çıkıyor kazıdıkça aydınlığı

bu tenin kokusunu açık havada bile alabilmek

nefesimin her zerresini şükürle karşılatıyor bana kapılarda

kamer zaten yüzünde dolunay

parlıyor esefle gülüşün

tüm korkularımı yıkanıyorum

arılar alçak uçuş yaptıkça üzerimizde

kitap cesetleri yastık olacak birazdan başımıza

yanındayken betonda uzanmak bile güzel


sol yanına döndüğünde ilk gözümün iliştiği bel gamzelerin

bu yalıma düştüğümde ilk sözümün işittiği:

"içime geldin."

seninim

mavi ojelerini bekleyen dudaklarımı, çatlaklarından çıkan seslerden tanıyan adımların var. uzanırlar el öptürmek gibisinden bir edayla, havada da marizine kayılmış ruhum. nezaketle askıntı olmama çeyrek kalmadan takılırlar peşime, yüzümden anlarlar. her bir parmağın toplamda on yudum. uyanmadan ölelim diye saatimi bir asır sonrasına kurdum.

onbu

sen güneş varken sokak lambalarını seçtin

ısınmak için, aydınlanmak için

en nihayetinde rüzgâr ekip fırtına biçtin

ne ısındı için, ne karanlığı geçtin

ben ıslatırdım ekmekleri sen yiyebil diye

sen kendini kuru ekmeğe muhtaç ettin

incinen

benim birden çok mezarım var

içine gömülü olduğum insanlar

taşlarında adım yazmaz

ama hepsi beni dün gibi hatırlar


yerin altı ya da insanın kalbi

ikisi de aynı bokun laciverdi

derinlerde kayalıklara denk gelmek

ikisi için de mümkün bir şeydi

toprak değil de yüzümü

pişmanlıkları örter.

siyah hol

galaksisi olmayan

aylak bir gezegenim ben

boşluğuna geldiğim evren

konuşur bana nerede çevren

ses ulaşmaz, yıldızlarla yazar cümleleri

yıldızım yok cevap veremem


kabul görülmek değildir derdim

dolanırım siyahtır rengim

boşluğuna geldiğim uzay da gizler

görünmek içindir aslında cengim


döner dolaşırım

bir söner bir ışırım

görünmek içindir aslında cengim

bundandır zarf atışım


biraz ötemde kara delikler

içinde davetsiz misafirler

iştirakimi bekliyorlarsa

hiç ama hiç heveslenmesinler

görünmek içindir aslında cengim

olay ufkumu izlesinler

halının altında

çok güzelsin

bana onu unutturdun

içindeyken aklımın ucundan bile geçmedi ilk kez

hazzımı yerle bir etmedi yokluğu

13 Ekim 2023

sen kokan çöplük

burayı bir sen biliyorsun benden başka. kendi kendime konuşmaktan hiç utanmadığım, sana durup ince şeyleri anlatmaya çalıştığım bir yer burası. biliyorsun burayı, ama gelmiyorsun ki. gönderilmemiş mektuplar gibi duruyorlar burada cümlelerim. gönderdiğin mektupların, kendi yaptığım bir kutunun içinde hâlâ durdukları gibi. 

hiçbir şey bilmiyorsun; ne kadar canımın yandığını da, seni ne kadar özlediğimi de, yanımda uyurken kaydettiğim ve sana da dinlettiğim nefes sesinin kaydını aklıma düştüğünde radyo gibi dinleyip ağladığımı da. ama o kadar güçlüymüşüm ki. sevginin beni saçmalattığı ve sana korku verdiğim her eylemimden pişmanım. pişmanlığımın evrenin genişleyişini kıskandıracak denli büyümesi 2 yıldır sürüyor. ama harbi çok ağladım be, gerçekten. çok üzüldüm. inanmıştım çünkü, çok inanmıştım.

neyse, yine senin içine zerre dokunmayacak bir mektubun daha sonuna geldim. bana ben salya sümük ağlarken tedavi ol diye bağırdığında dinledim seni. dayanamıyordum çünkü. üç farklı psikiyatriste gittim ve üçü de anlaşmış gibi şey dedi bana, canımı daha çok yakmak isterlermiş gibi: "barış sen hasta değilsin ki, âşıksın. unutmak zorundasın." derin bir nefes alıp şimdi seni rüyamda görmemek için bilinçaltıma yalvaracağım. çünkü rüyalarımda bile af diliyorum hep senden, senin bana acımasızca sırt dönüşünü es geçip. keşke sen de benim kadar mahcup olabilseydin yaptıkların için. ben o kadar utanıyorum ki sana kinlendikçe söylediklerimden, yaptıklarımdan. keşke sen de mahcup hissedebilseydin seni deli gibi severken ona verdiğin her sözü kanun olarak gören ve bu yüzden seni taparcasına ciddiye almış, saygı duymuş, inanmış bir adamı çok üzdüğün için. ve yine sonuna geldiğimi iddia ettiğim ve asla nokta koyamadığım bir mektup. aynı, sabaha karşı sana özene bezene delirircesine bir heyecanla mektup yazdığım kâğıdın zarfa girmesi için hiç acele etmediğim gibi. o kadar çok şey hak ettiğini düşünüyordum ki, hiçbir cümle eksik kalmasın isterken durup ince şeyleri de anlamanı beklemeye meyyaldim. meftun ve bilmukabele hâlâ yan yana bende. ve artık şapkamı önüme koyup yine derin düşüncelere dalmak zamanı. sevmek zamanı ise, hiç bitmez. seni resmettiğim hâlinden sevişim gibi. neyse, bir ara temize de çekerim bunu. şimdilik bitti, iş var.


mayıs 2023, istanbul