ajda'yı mutfaktan salona taşımayı özledim
seni değil
buzdolabında benim için hazır tuttuğun şişeden su içmeyi özledim
seni değil
analog fotoğraf makinemizi sandığın üzerine gelişigüzel koymayı
içinde mektuplarımın ve ilk alışveriş listemizin durduğu kutuyu
takılarının asılı olduğu kancaları
terinin sindiği ve üstündeki çöküntü düzelmeyen yastığını
kokumuzun sindiğini fark ettiğinde gözlerinin parladığı battaniyeyi
aynanın önündeki diş fırçamı
yedek anahtarını
küllükleri kokuyor diye dökmeye alıştırdığın korkumu
sırtımı ağrıtan ama otururken hiç şikâyet etmediğim sandalyeyi
duvardaki yağlı boya resimleri
üst komşunun kavga seslerini
arka odaya koymamı tembihlediğin büyük pet şişeleri
söküp son parçasını takamadığım bilgisayarını
telefonunun alarmını
markete giderken kullandığımız kaldırımı
hiçbir şeyinden iğrenmeyişimi
her şeyine eyvallahımın oluşunu özledim
seni değil.