30 Aralık 2021

öyle bir şeyler

şeye çok üzülüyorum: acayip eğleniyorduk ya biz. dalga geçtiğimiz, uzaktan bakıp bakıp gülüştüğümüz, eleştirdiğimiz, oturup kafa patlattığımız kişiler, çiftler, olaylar, kadınlar, erkekler vardı. tıkıldığımız daracık alanda bile gülecek neler buluyorduk. aklımdan geçeni senin ağzından duyduğumda mest oluyordum mesela ben. aynı şeyi bin defa da sen yaşadın, aklından geçen hissi ya da küçücük bir ayrıntıyı benden duyduğunda gözlerin parlıyordu. o zamanlarımız çok güzeldi işte. çok güzeldi. gerçi ben sende çok kaldığım için sıkılmaya başlamıştın sonraları ama sıkılmadığın zamanları söylüyorum ben. keşke o kadar bunaltmasaydım seni evinde. yapacak hiçbir şeyim yoktu hatırlasana. iş yok, güç yok, param yok. hobi edindiğim ve yaparken izlemeni istediğim hiçbir şeyi yapmak bile aklıma gelmiyordu benim o zamanlar. senin yanında mutluydum. sana hevesle iş yerinde olanları anlatmaya başlayışım da hayatımda hiç yapamadığım bir şeyi yapmaktı aslında. hiçbir sevgilime iş yerimde yaptıklarımı anlatmak gelmemişti içimden seninle karşılaşana kadar biliyor musun? her boku seninle paylaşmak istiyordu canım. senin yorumunu, gülüşünü, tepkini merak ediyordum. ben evdeyken senin eve gelmen kadar, sen evdeyken de benim işten dönüşüm mutlu ediyordu beni. çünkü ilk kez bunu isteyerek yapıyordum. ilk kez. hiç kimseyle böyle şeyleri yaşamak istememişim, yaşamışım tat vermemiş. falan.

nelere güldüğümüzü harfiyen hatırlıyorum, aklıma getirip hüzünleniyorum çok. benimle neden alıp veremediğin bir şeyler oluştu kısacık bir zamanda, bunu arıyorum ben. aklıma ne suçlar geliyor bir bilsen. nelere nelere takılıyorum. acaba arkadaşı taşınırken evine yardıma gittiğimizde bir patavatsızlık mı ettim, onu rencide edecek bir şey mi yaptım, nezaketsizlik mi ettim bilmeden, onu çok mu bunalttım kıskançlığımla, çok mu üzerine gittim, düşüncesiz mi davrandım, varlığımı mı hissettiremedim falan diye dönüp duruyor kafamda düşünceler. sonra diyorum ki, bir sürü hatam vardır elbette, farkında olmadan ya da o an krizi yönetemediğim için tartışma anlarımızda takındığım bir pasif tavır, söylememi istediğin ama söylemediğim bir şey, vermediğim bir tepki, aptalca bir hamle, yapmışımdır. ama tolere edilemeyecek nasıl bir hata yaptığımı da düşünüyorum. üstelik ayrıldıktan sonra bir kere bile beni görmek istemeyecek kadar bana sırt çevirmene neden olabilecek ne yapmışımdır diye de düşünüyorum. 

gecenin bir yarısı defalarca aradım, sarhoş falan da değildim, sadece özlemiştim. hataydı. psikolojimin tedavi gerektirecek kadar bozulduğunu falan hissetmeye başlamışsın muhtemelen. bana tedavi ol da demiştin,  ne kadar çirkin şeyler bunlar. neyse, hatalıyım işte, tamam.

senin takip ettiğin insanları manyak gibi stalklayıp benden uzaklaşmanı başka bir adama mı borçluyum diye düşünmem, hataydı. üstelik görüştüğünü düşündüğüm kişiyi de tamamen rastgele söylememe aşırı sinirlenmiştin, çünkü bilmiştim muhtemelen. dedim ki bu adam. bilmem seni sinirlendirdi çünkü takip ettiğimi de düşündürdü bu sana. bir de üzerine taşındığını bildiğimi söylemem tuzu biberi oldu. nasıl bildiğim konusunda hiçbir fikrim yok o kişiyi. yemin ederim yok, sadece hissettim diyebilirim. tahmin ettim. rüyamda birinin evine gittiğini görüşüme zaten hiçbir şey diyemiyorum. o konuyu hâlâ anlamadım. saat 9:00'da ter içinde uyanıyorum ve buraya girip yazıyorum. inanamıyorum hâlâ. o da gerçekti muhtemelen. gerçekti. bu yüzden seni takip ettiğimi düşündün. ama yemin ederim o gün ben evden hiç çıkmadım. günlerce çıkmadım. o gün de evdeydim. inanılamaz olan da bu zaten. rüyalarımın da allah belasını versin.

taşındığını bildiğimi de o anda ağzımdan kaçırmak istedim sanırım. neden biliyor musun? zaten taşınmadan önceki evini de bildiğim, birlikte aynı yatağa girdiğim, taptığım kişinin taşındığından haberim olmasını istemeyeceği aklımın ucundan bile geçmezdi. aradığımda ağzını da yoklamıştım üstelik, annene ev tutuyorsun falan sanmıştım ilk haber aldığımda. sordum ve geçiştirdin beni. dedim ki neden söylemesin ki. taşınmasaydı evini zaten biliyor olarak hayatından çıkacaktım. bunun nasıl bir sakıncası olabilir dedim ya. benim senin karşına zorla çıkabileceğim gibi bir hissi ona nasıl verdim diye dehşete düştüm. hiç mi tanımamış dedim yanında uyuduğu adamı, hiç mi öğrenmemiş nahifliğimi, düşünceliliğimi dedim. neye sinirlenip o anda taşındığını bildiğimi söyleyişimi anlıyor musun artık? anla. ben bana söyleyemeyeceğin bir ayrıntı olarak hiç görmedim senin hayatındaki gelişmeleri, o gün için söylüyorum. iş değiştirseydin, şehir değiştirseydin ve ben bunlardan haberdar olsaydım ne ifade edebilirdi bunlar bana? nasıl bir korku yaşadın, yaşattım, inanamıyorum. buna benim neden olduğum kısım için bin defa özür diliyorum rüyalarımda senden. benim kadar düşünmemişsindir bile belki bu konuyu, bilmiyorum. ama benim gibi bir adama söylediklerin, beni incitişin, canımı göstere göstere yakışın o kadar yıktı ki ruhumu. aklına geliyor muyum, buraya uğruyor musun hiç bilmiyorum ama okuman için yazdığımı inkâr edemem. belki yatışmıştır aklı da beni bir kaşık suda boğacak denli o hayvani sinirini terk etmiştir diyorum. umut ediyorum. 

hatırlamıyorum ama sanırım ölsen umurumda olmaz gibi bir şey de söylemiştin bana son telefon konuşmamızda, tam duyamamıştım gürültüden, parus'a yürüyordum çünkü. neyse işte. kötü bir hâl aldı aramızdaki iletişim. içine sıçtım araya araya. keşke aramasaydım, bildiklerimi hiç söylemeseydim de bunlar olmasaydı. her yazışımda, arayışımda biraz daha nefret ettin benden. biraz daha çirkinleştin. biraz daha hiçe saydın yaşadıklarımızı, emeğimi, sana verdiğim kıymeti, birlikteliğimizi, kafa kafaya verip herkese meydan okuyabilecek kadar güçlenmeye başlayışımızı, hovarda tipler olarak hayatımızın tek eşlilik mertebesine erişmeyi başarmaya başladığımız kısmını. artık senin "yalnızlığımı özledim" derken neyi özlediğini kastettiğini çok daha iyi anlıyorum.


28 aralık 2021, istanbul